HOŞGELDİNİZ
OTİZM VE AİLE
19 Mayıs 2014 Pazartesi
ATİPİK OTİZM
ATİPİK OTİZM
Atipik otizm, başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk olarak da isimlendirilir. Yaygın gelişimsel bozukluğu yelpazesinde yer alan diğer gruplara ait özellikleritaşımayan çocuklar için kullanılan bir adlandırmadır. Atipik otizm,otizm yada Asperger sendromunun bazı özelliklerinin görünüp bazılarının görünmemesi durumunda,diğer bir değişle kuşkulu durumlarda konulan tanıdır.
Bu tanı çocuk belli bir teşhis alamadığı, fakat pekçok alanda gelişim bozukluğu gösterdiği zaman söz konusudur. (PDD-NOS) olarak adlandırılır.
"Atipik yaygın gelişimsel bozukluk” olarak da isimlendirilen bu grup, tam olarak tanısal ölçütleri karşılamayan ama otistik belirtiler de gösteren bir gruptur. Atipik otizm,otizm yada Asperger sendromunun bazı özelliklerinin görünüp bazılarının görünmemesi durumunda,diğer bir değişle kuşkulu durumlarda konulan tanıdır. Karşılıklı toplumsal etkileşimde ağır ve yaygın gelişimsel bozukluk görülür. Sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerinin gelişmesinde bozukluk ya da basmakalıp davranış, ilgi ve etkinlikler mevcuttur. Öte yandan özgül bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni, Şizotipal Kişilik Bozukluğu ya da Çekingen Kişilik Bozukluğu için tanı ölçütleri tam olarak karşılanmamaktadır. Gözlenen semptomlar tanı koymak için yetersiz kaldığında olgu bu kategoriye dahil edilir.
"Atipik yaygın gelişimsel bozukluk” olarak da isimlendirilen bu grup, tam olarak tanısal ölçütleri karşılamayan ama otistik belirtiler de gösteren bir gruptur. Atipik otizm,otizm yada Asperger sendromunun bazı özelliklerinin görünüp bazılarının görünmemesi durumunda,diğer bir değişle kuşkulu durumlarda konulan tanıdır. Karşılıklı toplumsal etkileşimde ağır ve yaygın gelişimsel bozukluk görülür. Sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerinin gelişmesinde bozukluk ya da basmakalıp davranış, ilgi ve etkinlikler mevcuttur. Öte yandan özgül bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Şizofreni, Şizotipal Kişilik Bozukluğu ya da Çekingen Kişilik Bozukluğu için tanı ölçütleri tam olarak karşılanmamaktadır. Gözlenen semptomlar tanı koymak için yetersiz kaldığında olgu bu kategoriye dahil edilir.
Atipik otizm; dil ve sosyal iletişimle ilgili sorunlar, dilin amaca yönelik kullanımındaki problemler, aşırı çekingenlik, aşırı utangaçlık, gündelik ve özel yaşamında belli ilkelere aşırı bağlılık gibi durumlarla kendini gösterebilir. İlerleyen yaşla tanı değişebilir ve durum bir kişilik özelliğine dönüşebilir. Otistik belirtiler zamanla kaybolabilir; iyi eğitimle ve elverişli şartlarda durum tamamen normale dönebilir. Bu açıdan, erken tanı ve tedaviye süratli geçiş önem taşır. Ağır formu yoktur ve hafif otizmden ayrılması zordur. Bu nedenle normal gelişimin bir parçası olarak görülebilir.
Otizm, çocuklardaki üç temel gelişim alanını etkiler; fakat atipik otizmde bu temel alanlardan yalnızca birinde bozukluk görüldüğünde veya bu temel alanların otizmde az etkilenmesi durumunda ve diğer gelişimsel bozukluklar için belirtilen ölçütler karşılanmadığında bu tanı konur. Atipik otistik çocuklar, hafif otizmli özellikler gösterdikleri için, ‘yüksek fonksiyonlu veya yüksek işlevli otistik’ olarak da adlandırılmaktadır. Yine de çoğu kez tipik otizm ve Asperger sendromuyla karıştırılmaktadır. Ayrıca şizoid kişilik, şizotipal kişilik, çekingen kişilik vb. kişilik ve bozukluklarla Atipik otizm arasında benzer durum ve sorunla olabilir ama farklı şeylerdir. Özellikle tanı konulurken bu tür güçlüklerle karşılaşılır ve yanlış tanı konulabilir.
Tipik otizmde, otistik semptomlar belirgin ve serttir. Atipik otizmde otistik semptomlar biraz daha hafif ve birçoğunun ileride aşılma ihtimali yüksektir. Atipik otizmle tipik otizm temelde aynı sorunları paylaşır; fakat tipik otizmde problemler ve bozukluk daha derinden olduğu için kalıcılık düzeyi daha yüksektir. Atipik otizmde, bazı hafif belirtiler dışında, diğer bütün semptomlar zamanla kaybolabilir ve atipik otizm tanısı yerini kişilik bozukluğuna bırakabilir; çünkü görülen bazı sorunlar kişilik özelliği olarak kabul edilebilir. Örneğin, kurallara bağlılık, sosyal ortamlardan uzak durma, az sayıda arkadaşa sahip olma, dar konularla ilgilenme, değişime açık olmama vb.
Atipik otistiklerde ilgilerinin sınırlı ve dar olması onları mesleklerinde başarıya götürebilir; çünkü ilgi duydukları konuları derinlemesine ve çok detaylı incelerler. Dolayısıyla bu da onları ilgili oldukları alanda başarıya götürür.
Tipik otistiklerde sosyal ilişki kurma eğilimi görülmezken, atipik otistiklerde bu eğilim var; fakat bu bireylerde sosyal beceri yetersizliği görülür. Aşırı çekingenlik, içe kapanma, utangaçlık, ritüellere sıkı sıkı bağlılık, sınırlı ilgi alanı, tekrarlayıcı davranışlar, katı prensiplere sahip olma atipik otistiklerin temel sorunlarıdır.
Atipik otizm ile tipik otizm arasındaki farklar hâlâ kesin çizgilerle belirtilememiştir. Birçok noktada tartışmalar devam etmektedir. Tipik otizm bütün eğitim ve tedavilere rağmen kalıcılık devam eder; ama atipik otizmde yaşın ilerlemesi ve eğitimle birçok sorun ortadan kalkabilir. Her iki bozuklukta da iletişim sorunu birbirine yakındır. Tekrarlayıcı davranışlar ve diğer takıntılar küçük yaşlarda her iki bozuklukta aynıyken, yaşın ilerlemesiyle atipik otizmde ciddi azalmalar gözlenir; azalma görülmese bile, rahatsız edici olmaz ve diğer insanlarla etkileşimini bozucu düzeyde görülmez. Sınırlı ilgiler her iki durumda da aynıdır. Atipik otistiklerin öz bakım ve akademik becerileri, tipik otistiklere göre daha iyidir. Panik atak ve depresyon gibi psikiyatrik problemler ortaya çıkabilir.
Atipik otizmi, Asperger sendromundan ayıran en temel özellik, asperger sendromunda konuşma sorununun hiç görülmemesidir, yani aspergerliler bebeklikten itibaren çok güzel ve gramere uygun bir konuşmaya sahiptir. Atipik otizmde ise, konuşma sonraki yıllarda düzelebilmektedir, yani ilk başlarda konuşma bozuklukları görülürken, yaşın ilerlemesi ve alınan eğitimle konuşmada düzelmeler görülebilir. Bazı bireylerin konuşma bozuklukları ilerleyen yaşlarda da devam edebilir. Atipik otistiklerde, zamirleri ters kullanma, konuşmaları anlamama, ekolali konuşma gibi bozukluklar yoğun olarak görülebilir. Asperger sendromlularda motor gelişimine bağlı beceriksizlik ve el-göz koordinasyon bozukluğu olabilirken, atipik otistiklerde el becerileri daha iyi gelişmiştir. Aspergerliler atipik otistiklere oranla daha sosyaldirler ve toplumsal ilişkilere daha yatkındırlar. Yapılan bazı testlerde, Aspergerlilerin sözel puanları performans puanlarına göre yüksek çıkarken atipik otizmde tam tersi bir durum görülmüştür. Erken okuma, atipik otizmde sık görülebilirken, Asperger sendromunda az görülmektedir.
Atipik otizmde semptomlar üç yaşından önce görülürken, Asperger sendromunda ise üç yaşından sonra gözlenebilir ve bazı olgularda daha geç yaşlarda görülebilir. Asperger sendromunda, dil ve konuşmanın normal gelişimi, kas becerilerinin yetersiz gelişimi, görsel motor koordinasyon bozuklukları, sendromun atipik otizmden ayırıcı tanıda ölçüt olarak görülür.
Asperger sendromu ile atipik otizm birbirine dönüşebilir özelliktedir. Özellikle ilerleyen yaşlarda yani erişkinlikte iyi bir eğitim sonucu atipik otizm ile Asperger sendromlu bireyleri birbirinden ayırmak güçleşir. Asperger sendromunun, atipik otizmin hafif bir çeşidi olduğunu belirtenler vardır; ama bu konu hâlâ kesinlik kazanmış değil. Atipik otizm ile Asperger sendromunu birbirinden ayıran kesin çizgiler henüz çizilmemiştir; fakat bu alandaki araştırmalar devam etmektedir.
Tipik otistiklerde sosyal ilişki kurma eğilimi görülmezken, atipik otistiklerde bu eğilim var; fakat bu bireylerde sosyal beceri yetersizliği görülür. Aşırı çekingenlik, içe kapanma, utangaçlık, ritüellere sıkı sıkı bağlılık, sınırlı ilgi alanı, tekrarlayıcı davranışlar, katı prensiplere sahip olma atipik otistiklerin temel sorunlarıdır.
Atipik otizm ile tipik otizm arasındaki farklar hâlâ kesin çizgilerle belirtilememiştir. Birçok noktada tartışmalar devam etmektedir. Tipik otizm bütün eğitim ve tedavilere rağmen kalıcılık devam eder; ama atipik otizmde yaşın ilerlemesi ve eğitimle birçok sorun ortadan kalkabilir. Her iki bozuklukta da iletişim sorunu birbirine yakındır. Tekrarlayıcı davranışlar ve diğer takıntılar küçük yaşlarda her iki bozuklukta aynıyken, yaşın ilerlemesiyle atipik otizmde ciddi azalmalar gözlenir; azalma görülmese bile, rahatsız edici olmaz ve diğer insanlarla etkileşimini bozucu düzeyde görülmez. Sınırlı ilgiler her iki durumda da aynıdır. Atipik otistiklerin öz bakım ve akademik becerileri, tipik otistiklere göre daha iyidir. Panik atak ve depresyon gibi psikiyatrik problemler ortaya çıkabilir.
Atipik otizmi, Asperger sendromundan ayıran en temel özellik, asperger sendromunda konuşma sorununun hiç görülmemesidir, yani aspergerliler bebeklikten itibaren çok güzel ve gramere uygun bir konuşmaya sahiptir. Atipik otizmde ise, konuşma sonraki yıllarda düzelebilmektedir, yani ilk başlarda konuşma bozuklukları görülürken, yaşın ilerlemesi ve alınan eğitimle konuşmada düzelmeler görülebilir. Bazı bireylerin konuşma bozuklukları ilerleyen yaşlarda da devam edebilir. Atipik otistiklerde, zamirleri ters kullanma, konuşmaları anlamama, ekolali konuşma gibi bozukluklar yoğun olarak görülebilir. Asperger sendromlularda motor gelişimine bağlı beceriksizlik ve el-göz koordinasyon bozukluğu olabilirken, atipik otistiklerde el becerileri daha iyi gelişmiştir. Aspergerliler atipik otistiklere oranla daha sosyaldirler ve toplumsal ilişkilere daha yatkındırlar. Yapılan bazı testlerde, Aspergerlilerin sözel puanları performans puanlarına göre yüksek çıkarken atipik otizmde tam tersi bir durum görülmüştür. Erken okuma, atipik otizmde sık görülebilirken, Asperger sendromunda az görülmektedir.
Atipik otizmde semptomlar üç yaşından önce görülürken, Asperger sendromunda ise üç yaşından sonra gözlenebilir ve bazı olgularda daha geç yaşlarda görülebilir. Asperger sendromunda, dil ve konuşmanın normal gelişimi, kas becerilerinin yetersiz gelişimi, görsel motor koordinasyon bozuklukları, sendromun atipik otizmden ayırıcı tanıda ölçüt olarak görülür.
Asperger sendromu ile atipik otizm birbirine dönüşebilir özelliktedir. Özellikle ilerleyen yaşlarda yani erişkinlikte iyi bir eğitim sonucu atipik otizm ile Asperger sendromlu bireyleri birbirinden ayırmak güçleşir. Asperger sendromunun, atipik otizmin hafif bir çeşidi olduğunu belirtenler vardır; ama bu konu hâlâ kesinlik kazanmış değil. Atipik otizm ile Asperger sendromunu birbirinden ayıran kesin çizgiler henüz çizilmemiştir; fakat bu alandaki araştırmalar devam etmektedir.
OTİZM ÇEŞİTLERİ VE RETT SENDROMU
Otizm Çeşitleri Ve Rett Sendromu
Otistik spektrum bozukluğu, ileri düzeyde ve karmaşık bir gelişimsel yetersizlik çeşididir. Otistik spektrum bozukluğu, doğuştan varolabildiği gibi, üç yaşa kadar olan dönemler de başlayabilir. Otistik spektrum bozukluğunun, nörolojik sorunlardan kaynaklanan bir yetersizlik olduğu sanılmaktadır. Ancak, henüz bu konuda net bilimsel göstergelerle ulaşılabilmiş değildir. Ayrıca, otistik spektrum bozukluğu ile ailesel özellikler (örneğin, etnik köken ya da ailenin sosyoekonomik düzeyi) arasında da herhangi bir ilişki bulunamamıştır.
İstatistiksel bulgular, otistik spektrum bozukluğunun yaklaşık her 500 çocuktan birinde görüldüğü yönündedir. Otistik spektrum bozukluğunun erkeklerde görülme sıklığı, kızlardan dört kat fazladır; ancak, kızlarda genellikle daha ileri düzeyde seyrettiği gözlenmektedir.
İstatistiksel bulgular, otistik spektrum bozukluğunun yaklaşık her 500 çocuktan birinde görüldüğü yönündedir. Otistik spektrum bozukluğunun erkeklerde görülme sıklığı, kızlardan dört kat fazladır; ancak, kızlarda genellikle daha ileri düzeyde seyrettiği gözlenmektedir.
SINIFLAMA
Çeşitli bilimsel kaynaklar otistik spektrum bozukluğunu çeşitli şekillerde sınıflandırmaktadır. Ruhsal Bozukluklara İlişkin Tanı ve İstatistik El Kitabı IV, psikoloji alanındaki sorunlara ilişkin referans alınan en güvenilir kaynaklardan biridir. DSM IV otistik spektrum bozukluğunu beş alt gruba ayırmaktadır:
Çeşitli bilimsel kaynaklar otistik spektrum bozukluğunu çeşitli şekillerde sınıflandırmaktadır. Ruhsal Bozukluklara İlişkin Tanı ve İstatistik El Kitabı IV, psikoloji alanındaki sorunlara ilişkin referans alınan en güvenilir kaynaklardan biridir. DSM IV otistik spektrum bozukluğunu beş alt gruba ayırmaktadır:
Otizm,asperger sendromu,çocukluk disintegratif bozukluğu,rett sendromu ve atipik otizm (PDD-NOS).
Bu alt grupların her biri aşağıda kısaca açıklayalım.
Otizm: Otizm, otistik spektrum bozukluğu kategorisindeki en temel alt gruptur. Otizmin üç yaştan önce başladığı kabul edilmektedir. Otizm; (a) sosyal etkileşimde önemli yetersizliklerle, (b) iletişim ve oyunda önemli yetersizliklerle, (c) çeşitli takıntılarla kendini gösterir. bu özelliklerin her birinin ayrıntıları aşağıda yer alan Belirtiler alt bölümünde açıklanmaktadır.
Otizm: Otizm, otistik spektrum bozukluğu kategorisindeki en temel alt gruptur. Otizmin üç yaştan önce başladığı kabul edilmektedir. Otizm; (a) sosyal etkileşimde önemli yetersizliklerle, (b) iletişim ve oyunda önemli yetersizliklerle, (c) çeşitli takıntılarla kendini gösterir. bu özelliklerin her birinin ayrıntıları aşağıda yer alan Belirtiler alt bölümünde açıklanmaktadır.
Asperger Sendromu: Asperger sendromunda da, sosyal etkileşimde yetersizlik ve çeşitli takıntılar görülür. Ancak, otizmden farklı olarak, dil ve zihin gelişiminde geriliklere rastlanmaz. Asperger sendromu tanısı almış bireylerin sözel işlevleri, örneğin, sözcük dağarcıkları ve dilbilgisi gelişimleri, genelde iyidir. Ancak, görsel-algısal ve görsel-devinsel işlevlerde yetersizdirler. Ayrıca, çoğunda denge ve devinsel eşgüdüm sorunları gözlenir.
Çocukluk Disintegratif Bozukluğu Çocukluk disintegratif bozukluğu, çok seyrek rastlanan bir otistik spektrum bozukluğu kategorisidir. Bu tanıyı alan çocuklar, yaşamlarının en az ilk iki yılında normal gelişim gösterirler. Bozukluğun başlamasıyla, daha önce kazanılmış olan beceriler hızla yitirilir ve otizm için belirtilen özellikler kendini gösterir. çoğu çocuğun zihinsel becerileri, ileri derecede zihin özürlü düzeyine kadar geriler. Çocukluk disintegratif bozukluğu tanısı alan çocuklar, birkaç yıl içinde, otizm tanısı alan çocuklarla benzer özellikleri paylaşır hale gelir.
Rett Sendromu: Rett sendromu, en az beş ay normal gelişim gösteren çocuklarda görülür ve yalnızca kızlarda ortaya çıkan genetik bir otistik spektrum bozukluğudur. Sendromun başlamasıyla birlikte, baş büyümesi yavaşlar, el becerileri (örneğin; tutma, açma vb.) yitirilir, takıntılı el hareketleri başlar. Zamanla tüm devinsel beceriler geriler.
• 6-18 aylık olana kadar normal veya normale yakın bir gelişim gösterirler.
• Bu süreden sonra çocuk, geçici durgunluk veya gerileme sürecine girer, iletişim kurma becerisini yitirir ve ellerini bir dilek dilermişçesine birbirine kenetler.
• Hemen ardından stereotipikel hareketleri, yürüyüş bozuklukları ve kafa gelişiminde gözle görülebilir bir yavaşlama ortaya çıkar.
• Nöbet geçirme, uyanıkken düzensiz soluk alıp verme gibi problemler de karşılaşılabilinir.
• X kromozomu üzerinde bulunan MECP2 geninin kusurlu olmasından dolayı oluşur.
• Özellikle kız çocuklarında görülür. Bunun sebebi; erkeklerin 1 adet X, bir adet Y kromozomu taşımaları, oluşumda X kromozomunun kusurlu olanını kompanse edebilecek yedeği olmaması ve böylece MECP2 mutasyonunun erkek fetusun ölümüne yol açmasıdır. Kızlar ise erkeklerden farklı olarak 2 adet X kromozomu taşırlar.
• Şimdilik, her 23 binde 1 doğumdan, 10 binde 1 doğuma kadar varan sıklıkla ortaya çıktığı bilinmektedir. En son keşfedilen genetik kanıtlarla bu sayı daha da artmış olabilir.
• Rahatsızlık konuşma yeteneğinin ve el becerilerinin kaybına sebep olur. Baş büyümesinde yavaşlama ve sürekli tekrarlayıcı el hareketleri, el becerilerinin kaybı ve ellerini amaçlı kullanamama meydana gelir. Denge bozukluğu ve yürümede bozulma başlar.
• Bu el hareketleri; el yıkama, el bükme, eli bir yere hafifçe vurma, el çırpma, eli ağıza götürme gibi şekillerde kendini tekrar eder ve zamanla değişebilir.
• Nöbet, nefes alma bozuklukları, diş gıcırdatma ve bel kemiğinin S şeklini alması (skolyoz) gibi problemler de ortaya çıkabilir.
• RS’in bir ailede sadece bir kere ortaya çıkma durumu %99.5’tir.
• Hastalığa veya komplikasyona karşı alınacak önlemler, çocuğun yetişkin yaşlara kadar hayatta kalmasını sağlar.
• Bu süreden sonra çocuk, geçici durgunluk veya gerileme sürecine girer, iletişim kurma becerisini yitirir ve ellerini bir dilek dilermişçesine birbirine kenetler.
• Hemen ardından stereotipikel hareketleri, yürüyüş bozuklukları ve kafa gelişiminde gözle görülebilir bir yavaşlama ortaya çıkar.
• Nöbet geçirme, uyanıkken düzensiz soluk alıp verme gibi problemler de karşılaşılabilinir.
• X kromozomu üzerinde bulunan MECP2 geninin kusurlu olmasından dolayı oluşur.
• Özellikle kız çocuklarında görülür. Bunun sebebi; erkeklerin 1 adet X, bir adet Y kromozomu taşımaları, oluşumda X kromozomunun kusurlu olanını kompanse edebilecek yedeği olmaması ve böylece MECP2 mutasyonunun erkek fetusun ölümüne yol açmasıdır. Kızlar ise erkeklerden farklı olarak 2 adet X kromozomu taşırlar.
• Şimdilik, her 23 binde 1 doğumdan, 10 binde 1 doğuma kadar varan sıklıkla ortaya çıktığı bilinmektedir. En son keşfedilen genetik kanıtlarla bu sayı daha da artmış olabilir.
• Rahatsızlık konuşma yeteneğinin ve el becerilerinin kaybına sebep olur. Baş büyümesinde yavaşlama ve sürekli tekrarlayıcı el hareketleri, el becerilerinin kaybı ve ellerini amaçlı kullanamama meydana gelir. Denge bozukluğu ve yürümede bozulma başlar.
• Bu el hareketleri; el yıkama, el bükme, eli bir yere hafifçe vurma, el çırpma, eli ağıza götürme gibi şekillerde kendini tekrar eder ve zamanla değişebilir.
• Nöbet, nefes alma bozuklukları, diş gıcırdatma ve bel kemiğinin S şeklini alması (skolyoz) gibi problemler de ortaya çıkabilir.
• RS’in bir ailede sadece bir kere ortaya çıkma durumu %99.5’tir.
• Hastalığa veya komplikasyona karşı alınacak önlemler, çocuğun yetişkin yaşlara kadar hayatta kalmasını sağlar.
OTİZM VE İLETİŞİM
OTİZMLİ BİREYLERİN İLETİŞİM BECERİLERİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN YAPILAN ÇALIŞMALAR
1.Konuşma öncesi kazandırılacak beceriler
- Göz Kontağı
- Dikkat
- Obje sürekliliği
- Nefes kontrolü ve ağız hareketleri
- Taklit etme
- Sıra alma
- Dinleme egzersizleri
- Anlama becerileri
- Oyun oynama
- Tek eylem bildiren yönergelere uyma
2.Konuşan Çocuğa Dil Öğretme
Konuşma becerisi olan çocuklara öğretilmesi gereken bazı iletişim becerileri şöyle sıralanabilir:
- Göz Kontağı Kurma,
- Hizmet İsteme,
- Hizmeti Reddetme,
- Bilgi İsteme,
- Nesne Verme,
- İstenilen Süre Kadar Yerinde Oturma,
- Bedensel Temasta Bulunma,
- Selamlaşma Ve Vedalaşma İçin Kullanılan Hareketleri Yapma,
- Tek Eylem Bildiren Komutları Yerine Getirme,
- Yüz Hareketlerini Taklit Etme,
- Temel Duyguları Yüz İfadeleri İle Belli Etme,
- Sesleri Taklit Etme,
- Sesleri Ayırt Etme,
- “Evet, Hayır” Sözcüklerini İşaretlerini Yerinde Kullanma ,
- Resimli Kartlarda Gösterilen Nesneleri Adlandırma,
- İhtiyaçlarını Basit Sözcüklerle İfade Etme,
- İki Eylem Bildiren Komutları Yerine Getirme,
- Resimdeki Olayları Anlatma,
- Resimli Öyküleri Anlatma,
- Kendi Bedenine Ait Özellikleri Söyleme,
- Bir Gününü Basit İfadelerle Anlatma,
- Birbirini Takip Eden En Az Üç Resmi Öykü Şeklinde Anlatma,
- Basit Bir Olayın Sonucunu Tahmin Etme,
- Kendisiyle Konuşan Kişiyi Dinleme,
- Bir Konu Üzerinde 3-5 Dakika Karşılıklı Konuşma,
- Zamirleri Yerinde Kullanma,
- Sahiplik Bildiren Sözcükleri Yerinde Kullanma,
- 2’den Fazla Eylem Bildiren Komutları Yerine Getirme,
- “Lütfen, Teşekkür Ederim” Sözcüklerini Yerinde Kullanma,
- Kendisine Ait Olan Nesneleri Paylaşma,
- İşaret Bildiren Sıfat Sözcüklerini Yerinde Kullanma,
- Gördüğü, Yaşadığı Olay Oyun Film Vb. Anlatma,
- Dinlediği Öyküyü Anlatma,
- Dinlediği Bir Öykünün Sonucu Hakkında Tahmin Yürütme,
- Basit Oyunlarda Rol Alma,
- Anlatılan Tek Kişilik Bir Öyküyü Dramatize Etme.
OTİZM VE OYUN
OTİZM VE OYUN
-
Oyun, yaşamın her devresinde var olan bir etkinlik olmakla birlikte, özellikle yaşamın ilk yıllarında çocuğun içinde yaşadığı dünyayı tanıması; mutluluk, kaygı, sevinç gibi duygularını ifade edebilmesi için en uygun anlatım şeklidir. Çocuklar oyun içinde keşfetmeyi, yaşamda gördükleri modelleri taklit etmeyi ve var olan becerilerini geliştirmeyi öğrenmektedir. Howes ve Rubin (1983) Otistik çocukların bilişsel ve algısal alanlardaki yetersizlikleri sonucunda anlama, ilişki kurma, problem çözme ve iletişim alanlarında sınırlı yeteneklere sahip oldukları bilinmektedir. Otistik çocukların göze çarpan diğer özelliklerinden biri de, sosyal gelişimlerindeki yetersizliktir. Kanner 1943´te sosyal yetersizliği, otizmin en önemli belirtisi olarak değerlendirmiştir. Otistik çocukların sosyal özellikleri; fiziksel temastan kaçınmaları, özellikle yaşamlarının ilk yıllarında karşılıklı göz kontağı kurmamaları, kendilerine gülümsendiği zaman gülümsemeyle karşılık vermemeleri, insanlara karşı ilgisiz kalmaları, sosyal kuralları anlamada ve oyun becerisinde yetersiz olmaları şeklinde belirlenmektedir. Birçok otistik çocukta görülen yetersiz oyun becerisi, genellikle sosyal becerilerin ve yaratıcılığın eksikliğinden ortaya çıkmaktadır. Strain ve Looke (1976) ´un belirttiği gibi, otistik çocukların yaşıtlarıyla çok seyrek etkileşime girmeleri de bu çocukların uygun sosyal becerileri ve tek başına ya da yaşıtlarıyla birlikte oyun oynama davranışlarını kazanmalarını sınırlandırmaktadır.
OYUNCAKLARLA OYNAMA
Otistik çocukların oyun oynama biçimleri ve oyuncaklarla oynamaları normal çocuklardan oldukça farklıdır. Genellikle bu çocukların oyuncaklarla uygun oynamadıkları gözlenmektedir. Otistik bir çocuk herhangi bir oyuncağı eline aldığında onu döndürme, yuvarlama, elinde tutma ya da atma gibi amaçsız davranışlar göstermektedir. Bunun yanı sıra eline aldığı oyuncak arabasını normal şekilde sürmek yerine ters çevirerek sürebilir veya yalnızca tekerlerini döndürerek arabayla oynayabilir. Otistik bir çocuğun, oyuncak bir arabayı algılaması ile otistik olmayan bir çocuğun algılaması oldukça farklıdır. Oyun, tüm çocuklarda olduğu gibi otistik çocuklar için de sosyal gelişim yönünden oldukça önemlidir. Otistik çocuğun bütün gün amacına uygun olmayan şekilde oyun oynaması onun sizinle ve yaşıtlarıyla iletişim kurabilmesindeki en önemli araçtan yoksun kalması demektir. Otistik çocuğun yetersiz olan oyun becerisini geliştirebilmek için öncelikle eğitsel amaca yönelik oyuncaklar seçilmelidir. İç içe giren ve yap-boz türü oyuncaklar, bebekler, oyuncak kamyon ve diğer araçlar otistik çocuğun hayal gücünü kullanmasında, yaratıcılık ve taklit becerilerindeki yetersizliklerin karşılanmasında oldukça önemlidir.
Otistik çocukların uygun oyun oynama davranışı kazanabilmesi için öncelikle taklit etme becerilerini geliştirme konusunda onlara yardımcı olmalı ve oyuna dönüştürebilecekleri normal yaşantılar sunulmalıdır. Otistik çocuğu hayali oyun oynamayı öğrenmesine yardımcı olmak amacıyla hayali oyunlar oynayan akranlarıyla bir araya getirerek oyuna katılmasını ve onları model alarak anlamlı oyunlar oynamayı öğrenmesini sağlamalısınız.
Otistik çocuğa, oyun becerilerinin gelişmesi için öncelikle uygun oyuncaklarla oyun oynama fırsatı sağlanmalıdır. Bunun yanında yapılandırılmış oyun ortamı sağlanmalıdır. Hatta ebeveyn veya öğretmen de aktif oyunun içinde yer almalıdır. Başlangıçta çocuğa oyuncak kamyonlarla ve evlerle oynama öğretilebilir. Bu öğretilirken her oyuncaktan ikişer tane alınması gerekmektedir. Yetişkin kişi oyuncağını alır ve otistik çocuğu oyuna teşvik eder; “oyuncağını al” veya “haydi oynayalım” yönergelerini çocuk oyuncağını alana kadar tekrar eder. Daha sonraki aşamada oyuncak bebeği almakla kalmayıp onu kolunuza yatırarak ve çocuğun da aynısını yapması için teşvik ederek bu davranış pekiştirilebilir. Ayrıca oyuncak bebeği dizinizde sallayarak, uyutur, üzerine örtü örter, besleyip otistik çocuğun da aynı hareketleri taklit etmelerini sağlarsanız ve bunu yaparken “bebek uyuyor”, “acıkmış” gibi çocuğun oynadığı oyuna ilişkin sözel ifadelerle dikkatini çekerseniz otistik çocuğun sözel olarak da oyuna katılımını sağlamış olursunuz. Oyuncak kamyonla da aynı aşamalar gerçekleştirilebilir. Kamyon da durur, kalkar, deposuna benzin konulur, üzerine yük yüklenir ve boşaltılır. Hareketleri yaparken bunlar sesli olarak ifade edilir, çocuktan da aynı şekilde sesli olarak ifade etmesi istenir. Oyuncaklardan birer çift almanın avantajı; çocuğun sizin ondan ne istediğiniz konusunda emin olmasını sağlamaktır. Artık sizi taklit ederken kullanabileceği kendine ait bir oyuncağı vardır.
KENDİ BAŞINA OYUN OYNAMA
İlk önce siz onunla beraberken ve oyuna aktif olarak katılımıyla oyun oynamayı öğretin. Önce iki oyuncakla, sonra da yavaş yavaş daha fazla oyuncakla oyun oynamayı öğretmelisiniz veya çocuktan resim çizme ya da bloklardan bir köprü yapma gibi basit bir görevi gerçekleştirmesini isteyebilirsiniz. Çocuk oynamaya başladıktan sonra yavaş yavaş onun oyun alanından uzaklaşın ve en sonunda da çocuğu odada bir dakika yalnız bırakacak şekilde terk edin. Siz odaya geri döndüğünüzde eğer işi tamamlamışsa veya çocuk hala oyun oynamayı sürdürüyorsa onu coşkulu bir şekilde takdir edin ve ödüllendirin. Otizm, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de henüz çok yeni bir çalışma alanıdır. Otistik çocuklara yardımcı olabilmek için erken teşhislerinden, tedavilerine ve eğitimlerine kadar her alanda yapılacak yeni çalışmalara gereksinim vardır. Uzun yıllardır otistik çocukların tedavisinde kullanılan oyun terapisine ışık tutmak amacıyla, bu çocukların oyun oynama ve oyuncak ile ilişkilerini geliştirmelerine yönelik çalışmalar yapılmasının çocuk ve aileyi yönlendirmede hem terapistlere hem de eğitimcilere yol gösterici olacağı düşünülmektedir. (Mehmet KÜÇÜKGÖZ - Özel Eğitim Uzmanı)
Anne-babaların sıkı işbirliğiyle otistik çocukların gelişimlerini hızlandırır. "Anne-babalar otistik çocuklara 3 yaşına kadar oyun kurma becerisi kazandırmalı ve vakit kaybetmeden özel eğitim kurumlarının yolunu tutmalıdır.
"Anne-baba keyifle, içtenlikle oyuna katılmalı. Ödev gibi yapılan oyunlara çocuklar katılmaz. Oyunda çocuğun önünde ve gerisinde olunmamalı. Oyun oynama otizmi hafifletir. Oyun oynayabilen otistik çocuklar zaman içinde yaşıtlarından fark edilemez hale gelir. Aileler, ´Oynuyoruz, oynuyoruz ne oluyor?´ dememeli. İstenenleri yapan otistik çocuklar ödüllendirilmeli. Mükemmel anlayan ancak hiç konuşmayan otistik çocuklar olabilir. Çocuklar işaret ve sese özendirilmeli. Öğretilenler basite indirgenmeli. Otistik çocukların hepsi ana-babalarının kalplerinden geçenleri okur. Söylenenlerle içten geçenler birbirine paralel olmalı. Uğraşları eleştirilmemeli ve köreltilmemeli. Çünkü yaptıkları ileride meslekleri olabilir. Otistik çocuklar, 3 yaşına kadar oyun ve iletişim becerisi kazandırıldıktan sonra hemen özel eğitim kurumları veya yoksa kreşlere gönderilmelidir.
OTİZMDE AİLE ÜYELERİNİN YAKLAŞIMI
OTİZMDE AİLE ÜYELERİNİN YAKLAŞIMI NE OLMALIDIR?
Otistik çocuğun tedavsinin önemli bir bileşeni de ailenin diğer üyelerinin otizm hakkında bilgilendirilmesi ve belirtilerle baş etme yollarını bilmeleridir. Düzeyli bir eğitim ve bilgilendirme ailenin stresini azaltır ve eğitimin etkinliğini artırır. Bazı ailelerin bu konuda çocuğun kendisi kadar yardıma ihtiyacı vardır.
Çocuğunuzun lehine olabilecek her türlü yardımı almaktan çekinmeyin. Hekiminizle ve özel eğitim uzmanınızla seçenekler konusunda konuşun.
Şu konulara dikkat edin:
1. Zaman zaman teneffüsler düzenleyin. Otistik çocukların bakımının rutin yükünü ara sıra omuzunuzdan atabileceğiniz teneffüsler planlayın.
2. Çocuğunuz büyüdükçe ekstra yardımlar arayın. Onlu yaşlar otistik çocuklar için çok daha zorlu geçebilir.
3. Otistik çocukları olan diğer ailelerle işbirliği ve temas içinde olun. Sorunlarınızı paylaşın, çözümler konusunda paylaşımda bulunun.
OTİZM TEDAVİSİ
OTİZM NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Otizmin tedavisinde özel davranışsal eğitimler kullanılır. Davranışsal eğitim seansları olumlu davranışları destekleyerek çocuğa sosyal beceriler kazandır, kişilerle iletişim becerilerini öğretir ve kendi özbakımlarını geliştirir.
Erken eğitim seanslarıyla, otistik çocukların bir çoğu başkalarıyla daha iyi ilişkiler kurmayı öğrenir. İletişim becerileri artar ve büyüdükçe kendi kendilerine yardım yetenekleri gelişir.
Çocuğun durumuna bağlı olarak, tedaviye konuşma terapisi ya da fizyoterapi de eklenebilir. Depresyon ve takıntılı davranışlar için ilaç tedavisinin de uygulanması gerekebilir.
Çocuğunuzun nasıl bir tedaviye gereksinim duyduğu belirtilere bağlıdır. Belirtiler de her çocuk için değişebilir ve zaman içinde azalıp artabilir. Her otistik çocuk apayrı bir bireydir; her hastalıkta olduğu gibi genelleme yapılamaz. Çocuğunuzun düzeyli, etkin ve sürekli davranışsal eğitim alması önemlidir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)